Siyonizm Karşıtı Yahudi Grubu: Harediler
- Editör
- 4 Şub 2022
- 10 dakikada okunur
Ortodoks Yahudilik inancı Yahudi toplumunda alt kollara ayrılan ve her birinin birbirinden farklı inanç pratiği benimsediği mezheplerin bir bütünüdür. Ortodoks Yahudiler içinde aşırı tutucu dindarlar olarak bilinen ultra- Ortodoks Yahudiler yani Harediler ve hem dindar olan hem Siyonizm fikrini benimseyen Milliyetçi Ortodokslar bulunmaktadır. Harediler Tevrat’a bağlı ve kuralcı bir düzen yaratırlarken öte yandan Yahudi mistisizminin temsilcisi olan grup Hasidiler ise Siyonizm fikrine karşı olmakla birlikte inançlarını Tevrat öğretilerine doğrudan itaat yerine ruhani ve manevi ritüellerle gerçekleştirmektedirler. İnanç yöntemleri bakımından birbirinden ayrılan bu iki grubun çatıştıkları bu noktanın dışında ortak yönleri ise Siyonizm fikrinin kabul edilemeyeceği ve Mesih’in beklenmesidir. Her iki grubunda kutsal değerleri birbiriyle çelişirken amaçları doğrultusunda fikren aynı noktaya çıkmaktadırlar. Klasik Yahudilikten itibaren Torah, Talmud ve Tevrat öğretilerinin doğrudan uygulanması Haredilerin dini pratiği iken bu öğretilerin Hasidiler tarafından Kabala literatürü ile ele alınması ve mistisizme sıkça başvurulması aynı dini benimseyen grupların inanç bakımından çatışmalarına neden olmaktadır.

Ortodoks Yahudiler geleneğe bağlı ve yeniliğe kapalı bir anlayış ile toplumsal yaşam şekillerini belirleyen ve Yahudi toplumu içinde dindarlar olarak bilinen topluluklardır. “Ortodoks Yahudilik, köklü Yahudi dini geleneğini temsil eden, böylece kendisini Yahudiliğin tek meşru temsilcisi olarak gören ve en fazla mensubu olan Yahudilik mezhebidir”.1 Fransız İhtilali sonrasındaki Aydınlanmacı hareketin beraberinde getirdiği yenilik ve modernleşme anlayışına tepki göstermişler ve geleneğin savunucusu ve aktarıcısı Ortodoks Yahudiler olarak tanımlanmışlardır. Geleneksele bağlılıkları ile bilinen ultra- Ortodoks Yahudiler Yahudi toplumu içinde geleneksellikle özdeşleştirdikleri giyim, tutum ve davranışları ile diğer Yahudilerden ayrışmaktadırlar.
“Ortodoksluk Almanya’da modern toplumda ortaya çıkan ve dini liberalleşme hareketlerinden etkilenen reformcu hareketlere karşı olunduğunun bir ifadesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.”2Ortodoks Yahudilerin geleneksel inançları dolayısıyla ortak çıkış noktaları Siyonizm fikrine karşıtlıklarıdır. “Gerek diasporadaki Ortodoks Yahudiliğin bünyesindeki Doğu Avrupa merkezli Hasidizm ve Mitnagdim (litvanya geleneği) hareketleri ve Batı Avrupa merkezli Neo-Ortodoksluk, gerek Filistin’deki Ortodoks Yahudiler (eski yişuv-Siyonist yerleşimden önce Filistin’de yaşayan Yahudi azınlık), bu yeni hareketi dini inançları sebebiyle şiddetle eleştirmiştir. Tüm bu grupların Siyonizm karşıtlıklarının temel sebebi, Siyonist ideolojinin Yahudi dininin yerine seküler milliyetçiliği yerleştirmesi ve Yahudi dinine göre Mesih gelmeden yapılması yasak olan Filistin’e toplu göçü teşvik etmesi ve burada Yahudi egemenliğini desteklemesidir.”3
“Klasik Yahudiliğin (ve bugünkü Ortodoks Yahudiliğin) tüm uygulamaları için belirleyici olan ve onun yasal yapısını oluşturan asıl kaynağın Talmud olduğu, daha doğrusu Babil Talmudu olduğu; kalan diğer tüm Talmud literatürünün de (ki buna Filistin Talmudu dahildir) yardımcı bir otorite olarak rol oynadığı açık biçimde anlaşılmalıdır.”4 Yahudilere özgü gelenek ve dini kural ve yasaları içeren metinlerden oluşan Talmud oldukça kapsamlı ve bir Yahudi hayatının her anını kontrol altında tutabilecek güçte olduğu bilinmektedir.
“Talmud’un hukuki sistemi, çok kapsamlı, otorite ve dogmatik temelinde herhangi bir değişim olmaksızın sınırsız gelişme kapasitesine sahip bir metin olarak tanımlanabilir. Gerek sosyal gerekse bireysel açıdan Yahudi yaşamının her yönü, Yahudilik yasalarının ihlali ve her türlü günahı cezalandırmak için tasalanmış yaptırımlarla doludur.”5 Talmud yasaları son derece katı ve dönemsel koşullara bakılmaksızın uygulanması zorunludur. Yoruma kapalı olması ve düz anlam üzerinden uygulanması dolayısıyla Yahudi tarihinin her dönemi arasında benzerlikler bulunmasını zorunlu kılmaktadır.
“Talmud; Yahudilerin, klasik Yahudiliğin oluştuğu toplumdan çok farklı bir ortamda, Yahudi insanların tamamen tarıma dayanan bir toplum oldukları ve çoğunlukla çiftçi topluluklarından oluştukları bir zamanda iki bölgede oluşmuştu.6
1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla Modern Ortodoks Yahudiler ve ultra-Ortodoks Yahudiler yani Harediler olarak ikiye ayrılan Yahudilerden Modern Ortodokslar, Siyonist hareketi destekleyen dindar Ortodoks Yahudilerdir. Harediler ise Siyonizm fikrine başından beri karşı gelmektedirler. Siyonizm fikri karşısında birleşen Ortodoks Yahudilerin Haredi kolu da kendi içinde iki farklı anlayışa bölünmüştür. Bunlardan biri Hasidizm hareketidir. Hasidiler Siyonist harekete karşı olmakla birlikte Rabbani Yahudiler olarak da adlandırılan dogmatik düşüncelerle hareket eden Haredilerin katı inanç şekillerine de karşı çıkmışlardır.
Hasidizm hareketi dinin inanç ayinleri üzerinden bir değişiklik uygulama yoluna gitmemektedir. İnancı mistik bir şablon içine alarak ruh ile din arasındaki ilişki üzerine odaklanmaktadır. İnancın dogmatik kurallardan ziyade maneviyat, heyecan ve daha samimi duygularla sürdürülmesi gerekliliğine inanmaktadırlar.
“Ritüel niteliğindeki bazı yeniliklere karşın, Hasidizm, hep geleneksel Yahudiliğin çerçevesi içinde kalmıştır. Ancak, Hasidilerin toplu dua ayinleri ilahiler, danslar, coşkun sevinç patlamaları gibi duygusal unsurlarla yüklüydü. Bu alışılmadık heyecan Hasidizm’in Ortodoks muhalifleri tarafından her zaman eleştirilmiş ve sapkınlık olarak görülmüştür.”7
“Hasidizm, inancı değil inananı değiştirmeyi hedeflemişti. Sonuçta da ortaya yeni bir inanan tipi çıkarmayı başarmıştır. Mantık ve ritüelin yerine duygularını koyan, dini coşkunluğu bilginin üzerine çıkaran bir inanan tipi.”8
Hasidilerde İnanış ve Ritüeller
Hasidizm hareketi mensupları inançlarını ultra-Ortodoks Yahudilerin yani Harediler’in inanışlarının aksine manevi duygulara önem vererek yaşamaktadırlar. Hasidizm’in kurucusu Israel Ben Ellezer “kitlelerin ruhsal ihtiyaçlarını kavramış ve onlara gerçek dinin Talmud bilginliği olmadığın, samimi bir sevgi ile Tanrı’ya bağlanmak ve duanın gücüne inanmak olduğunu anlatmıştır. O, Tanrı sevgisiyle dolmuş dürüst bir insanın kalbinden gelen duanın, Tanrı katında Rabbani Talmudçu yorumlardan daha makbul olduğunu savunmuştur.”9
Hasidilere inancın ve ibadetlerin içten gelen duygularla gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. İnançlı bir birey olabilmenin kıstaslarının belirli şablonlar dâhilinde tekrar eden ritüeller ile mi mümkün olabileceği sorgulanmaktadır. Ortodoks Yahudilik gibi inançlarını kutsal kitapları ve dini metinleri dışına taşmadan ve de şaşmadan uygulayan bir topluluğun alt kolu olan Hasidiler, Harediler kadar inançlıdırlar fakat uygulama da yöntemleri farklılaşmaktadır. Bu yöntem farklılığı onların dine hakaret eden ve kuralların dışına çıkan, inanç temellerini sarsan bir topluluk olarak dışlanmalarına sebep olmaktadır. Bu iki grubun yöntemleri farklı olsa da amaçları aynıdır; Mesih’i beklemektedirler.
“Hasidileri diğer Ortodoks Yahudilerden ayıran özellikler de vardır. Özgün tarihleri, rebbeler etrafında oluşan örgütsel yapılanmaları, katı merasimlere dönüşen Ortodoks Yahudiliğe getirdikleri coşku ve neşe unsurları Hasidilerin ayırıcı özelliklerindendir.”10 Hasidiler’in dini gereklilikleri yerine getirme anlayışları Harediler’e göre çok daha naif ve yumuşak tavırlarla şekillenmektedir.
İbadet ederken ruhani bir dürtüyle hareket etmektedirler ve dua etmenin gücüne inanmaktadırlar. Kitaplar ya da dini metinlerde yazılanların biraz daha dışına çıkarak doğru dua etmenin önemine eğilmektedirler. Doğru dua etmek Tanrı ile iletişime geçmiş olabilmenin sağlıklı bir yolu olarak düşünülebilir.
Hasidizm Hareketinde Kabala’nın Yeri
“Kabala Torah’ın herkes tarafından anlaşılan düz anlamından başka, bir de gizli anlamının bulunduğu, bu anlamın semboller alegorilerde gizlendiği ve bu gizlerin özel bir eğitimle öğrenileceği inancından doğan bir Yahudi geleneğidir.”11
Kabala Tevrat’ın çözümlenerek içindeki gizli bilgilerin elde edilmesi ve yorumlanmasıdır. “Yahudi geleneğinde, Musa’nın, Tanrı’dan yazılı yasayı (Torah) aldığında, yazılı olmayan, ancak nesilden nesile aynı şekilde aktarılmak üzere sözlü yasayı da almış olduğuna inanılmaktadır. Torah’ın Tanrısal olduğunu ve içindeki gizli bir anlamın saklı olduğunu savunan Yahudi mistisizmi, herkese açık olmayan bu saklı anlamı bildiğini iddia eden bir gelenek ortaya çıkarmıştır.”12
Kabalacı gelenekte kutsal metinleri okuyan ve bunlar üzerine çalışan kişilerin yaratılışa dair aydınlatıcı bilgilere erişebileceğine olan bir inanç mevcuttur. Yahudilerin mistik yaklaşımının esasları arasında Tanrı ile yaratılan arasındaki bağ, Mesih’in gelmesi üzerine tartışmalar ve bunun için yapılması gerekenler bulunmaktadır. Harediler kutsal kitap buyruklarını sorgusuz sualsiz okuyup uygulamaya çalışırken Hasidiler dini metinler üzerinde çalışarak anlam arayışında girmektedirler. Hakikati sabit bir bakış açısından ziyade kalpleriyle inanarak ve ellerindeki bu metinleri inceleyip yorumlayarak bulmayı denemektedirler.
“Kabalacılık, kâinatın yaratılışı ve sona erişi, Mesih, sürgün, kutsal toprak, seçilmişlik inancı, Torah ve Tanrı ile ilişkiler konularındaki öğretileri ile 2. Mabed’in yakılışından sonraki sürgün hayatının acılarının hafifletilmesinde, çekilen acıların sebeplerinin açıklanabilmesinde, Yahudi kimliğinin ve kültürünün ayakta kalabilmesinde önemli bir işlev görmüştür.”13 Hasidizm hareketinin mistik temelli ritüellerle sürdürdüğü inanç ve ibadet şekilleri geleneksel Yahudilikten birçok türde farklılıklar göstermektedir.
Haredi ve Hasidilerde ‘Rabbi’ ve ‘Rebbe’ Ayrımı
Hasidiler kendilerini temsil eden üst akıl olarak benimsedikleri Rebbeler aracılığıyla Tanrı’ya ulaşmaya ya da manevi yönlerini güçlendirmeye çalışmaktadırlar. “Kavana (sadece tanrıyı düşünme), devekut (tanrıya bağlanma) hitbededut (inziva) gibi pratikteki sofu ritüellere önem verilir. Rabbilerin ya da hahamların otoritesi yerine rebbe veya saddik denilen karizmatik şahsiyetlerin yetkisi önem kazanır. Büyük oranda sufi şeyhlerine benzeyen saddikler cemaat üzerinde tam bir otoriteye sahiptir. Rebbe ya da saddikler insan ve tanrı arasındaki ‘arabaulucu’lardır. Örgütleniş ve kurumsal kimlik anlamında da geleneksel Yahudilik‟ten farklıdır.”14
“Hasidik toplumda rebbe ile rabbi arasında önemli farklılıklar söz konusudur. Rebbeler külliye şeklinde oluşturdukları sosyal yapıyı yönetir. Sosyal ve dini otoriteleri rabbilere oranla daha yüksektir. Rebbeler babadan kalan doğal bir hak olarak külliye sahibi olur; buna karşın rabbiler, toplum tarafından bir ücret ve sözleşme karşılığı göreve getirilirler. Rebbeler yerlerini miras yoluyla elde ederken, rabbiler, yeşivada veya bir alim yanında edindikleri Rabbani bilgileri oranında göreve atanırlar.”15
Rabbiler daha çok yazılı kaynağa bağlı bir şekilde sadece olanı yönergeler şeklinde takip etmekte ve yine yönerge üzerinden bilgi sunmaktadır. Yasa uygulayıcı bir tutum içindedirler. Yasalar doğrultusunda insanlara doğru ve yanlış uyarısında bulunan bir mekanizmadır. Rebbeler ise Talmud üzerinden dini gereklilikleri yerine getirirken bunun daha çok ruha yansımaları ile ilgilenmektedir. Dua ile ruh arasındaki etkileşimi yakalamaya çalışma gayretindedirler. Dünyevi her hali Tanrı ile ilişkilendirmeye çabalamaktadırlar.
“Olayların önceden belirlenmesi durumu ancak Sadik, yani rebbe tarafından değiştirilebilir. Mucizelere inanmak, Hasidzm’in başlangıcından günümüze kadar uzanan gelişiminde anahtar kavramlardan birisi olmaktadır. Rebbelerin mucizevi faaliyetler gerçekleştirmesinin, konsantrasyon, Tanrıyla bir olma ve coşku ile başarıldığına inanılmaktadır.”16 “Kabala öğrenimi herkese açık değildir. Yahudi tarihi boyunca, tam bir Torah ve Talmud eğitimi almış 40 yaşın üzerindeki evli erkeklere verilmiştir. Öğretileri ile baş edecek olgunluğa ulaşamamış kişilerin eline verilemeyecek kadar güçlü bir silah olduğu kabul edilmiştir.”17
Tevrat bir topluluğa hitap ederken Kabala öğretisini toplumun sadece bir kısmı benimsemektedir. Geleneksel Yahudilikten birçok açıdan ayrılan mistik Yahudi inancı Kabalayı soyut kavramlar üzerinden geleneksellikten uzaklaştırarak ahlaki kurallara dönüştürmüştür. Bu mistik inanç Haredilerin gözle görünür ibadet şekillerinin aksine ruhani eğitime önem vermektedir. Her iki harekette Mesih’in gelişini beklemektedir. Hasidiler Mesih’in gelişi için ruhlarını hazırlarken Harediler Mesih’i dualarıyla getirme gayretindedirler. Ortodoks Yahudiler arasındaki temel fark tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Her iki hareket de Mesih’i getirmenin hangi yolla daha hızlı olabileceği konusunda çatışmaktadır. İki hareketin de yöntemi çatışmaktadır.
Harediler, Hasidilerin mistik, ruhani inanış şekillerini tam anlamıyla reddederek onları günahkâr ilan edecek boyutta muhalif düşünceye sahiplerdir. Harediler geleneğe bağlılıkları dolayısıyla her türlü reformist harekete karşı çıkmaktadırlar. “Rabbinik Yahudilik anlayışında Gelenek Tevrat’tan daha değerlidir. Çünkü Tanrı İsrailoğullarıyle sadece Gelenek sebebiyle “ahit” yapmıştır. Bu Yahudiliğe göre Gelenek olmaksızın Tevrat mükemmel olmaz, Tevrat’ı mükemmel yapan Gelenektir.”18
“Rabbinilik Yahudilik anlayışında, Tevrat ile gelenek arasında başka bir ilişki daha vardır. Bu anlayışa göre, gelenek, Tevrat’ın yani dinin (İbranice, Tevrat karşılığında kullanılan “tora” terimi, kanun, şeriat anlamına gelir) etrafında bir duvardır. Geleneğin gayesi, bu duvar vazifesi sayesinde, Tevrat’ı “korumak”tır”19 Bu zihniyete göre Tevrat’a yorum getirmenin önüne bir set çekilmiştir. Gelenek Tevrat’ın yorumlanmamasını sağlamakta ve kurallar üretmektedir. Dolayısıyla bir Yahudi kutsal kitabını alıp kelime kelime okuyarak anlam çıkarma çabasına girdiğinde en başta böyle bir teşebbüsten dolayı geleneğe göre günahkâr sayılmaktadır.
Yahudi toplumunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan Haredilerin çatıştıkları tek nokta Hasidilerin inanç şekilleri değildir. Onlar aynı zamanda Siyonizm’e de karşı çıkmaktadırlar. “Haredilere göre İsrail Devleti’nin din ile hiçbir alakası yoktur ve bizatihi sürgün döneminin bir parçasıdır. Bu grupların Siyonizm eleştirisi, hareketin seküler yapısından ziyade, Mesih’i hakkı gasp etmesi yüzündendir.20 Yahudi inancına göre devlet Mesih’in gelmesi ile kurulacaktır. Ortodoks Yahudilere göre Mesih gelmeden devlet kurma fikri kutsal kitaba aykırı bir durum olarak nitelenmektedir. Harediler Mesih’in gelmesi için dua etmekte ve kutsal kitaplarında yazılı olanları yoruma kapalı bir şekilde aynen uygulamaya çalışmaktadırlar.
“Devlet seküler yapısını değiştirerek Halaha’yı benimsese ve tüm vatandaşları dindar Yahudiler olsa bile devlet varoluşsal olarak meşrû değildir. Bu yüzden, dindar siyasi partilerin yapmaya çalıştığı gibi, devleti dindarlaştırmaya çalışmak, hata üstüne hatadır. Bu yüzden Harediler, İsrail’de din ve devletin ayrı olması gerektiğinin en ateşli savunucularıdır.”21
Dindar Yahudiler tıpkı eski dönemlerde olduğu gibi varlıklarına yönelen tehditten korunmak ve yasaya tamamen aykırı olsa da hayatta kalmak için, Yahudilerin yönettiği dini nitelikte olmayan bir devleti kabul etmek zorunda kalmışlardır. Yoksa, Yahudi dini uyarınca, dine aykırı yönetim nedeniyle yıkılan iki Tapınak’tan sonra Yahudiler için başlayan sürgün, metafizik bir olayla sona erecektir, insan işi siyasi bir çözümle değil. İsrail, Mesih’in modern bir formu olarak görülmemelidir. Siyonizm ve Mesih idealleri birbirinden farklıdır, yan yana gelemezler.22
Ultra- Ortodoks Yahudilerin Yaşam Şekilleri
Yahudi kimliğinin savunucusu olarak kendilerinden emin bir şekilde radikal din savunucuları olan ultra-Ortodokslar’ın geleneğin izinden giden dışa kapalı bir yaşayış şekilleri vardır. Dini inançları yaşayış şekillerini baştanbaşa belirlemektedir. Yaşam felsefeleri dogmatik kurallarla çevrilmiş inançlarına paralel bir çizgidedir. Yeniliğe kapalı, diğer din veya toplumlara karşı katı bir bakış açısına sahiptirler. Ortodoks Yahudilik inancını en katı şekilde uygulayan Harediler en doğru inancın kendilerinin olduğunu savunmaktadırlar. Aşırı tutucu olmaları toplum içinde birçok düzene karşı gelmeleriyle sonuçlanmaktadır. Bu tutumları inançlarını destekleyici bir tavır olarak da yorumlanabilir.
Harediler kurulu olan devlete karşı çıkmakta Tanrı’nın izniyle Mesih’in kuracağı devlet için ibadet ve dua etmektedirler. “Harediler, Siyonist Ortodoks Yahudilerin aksine, Batı Şeria ve Gazze’nin Filistinlilere geri verilmesine karşı değillerdir. Çünkü onlara göre, önemli olan toprağa dönmek değil Tevrat’a dönmektir. Sonunda Mesih’in geleceği selamet süreci İsrail topraklarına dönmekle değil, tam bir Tevrat toplumu olunca başlayacaktır. Bu süreci hızlandırmak için hiçbir Yahudi’nin hayatı tehlikeye atılmamalı ve gerekirse Araplara toprak verilmelidir.”23
Dindar bir yaşam tazı benimseyen Harediler din eğitimlerine çok küçük yaştan itibaren başlarlar. Günümüz modern teknolojisinin sunduğu birçok imkânı reddetmektedirler. Onların toplumsal yaşama bakışları ve dini gereklilikleri algılayış ve uygulayış şekilleri teknolojiyi kabullenmemelerine ve kendilerini dış dünyadan soyutlayarak kendi içlerinde kurdukları sistemlerle varlıklarını sürdüren günümüzde ilkel olarak da yorumlanabilecek bir topluma dönüştürmektedir.
Dini inanıştaki bu lafza olan itaat, inancın şeklini ve felsefesini bakış açısına göre yanıltmaktadır. Hasidiler inancı dini metinlerin lafzına göre yaşanmaması gerektiğini savunurken Harediler doğrudan lafza göre hareket etmektedirler ve bu bakış açısı sadece Yahudilik inancında olmadığı gibi benzer örneği Hristiyan topluluklarda da görmek mümkündür. Dini çatışmaların kaynaklandığı en büyük nedenlerden biri metnin yorumlanmasıdır. Aynı dine mensup ve aynı amacı benimseyen topluluklar dini metinlerin yorumlanması ya da yorumlanamayacağı konusunda fikir birliğine varmakta zorlanmaktadırlar. Başlangıçta Siyonizm fikrine muhalefet hareket eden gruplar kendi içlerinde inancın yöntemi konusunda fikir birliği sağlayamamaktadırlar. Genellikle dinin yoruma kapalı olması ya da yorumlanması sonucunda çıkan farklı yorumlar nedeniyle ortaya çıkan bu gibi mezhep çatışmaları toplulukların kendileri dışındaki diğer din mensupları, inanalar ya da inanmayanlar tarafından da ötekileştirilmelerine neden olmaktadır. “Ayırt edici ritüel ve kıyafetlerinin yanı sıra İsrail toplumunun geri kalanına kendi katı Tevrat yorumlarını ve öğreti kurallarını kabul ettirtme çabalarıyla, kendilerini geleneksel –ya da kısmen dinibütün- ve seküler Yahudilerden ayrı tutarlar24
İçe kapanık bir toplum olarak görülen Harediler İsrail devletinde bir iç tehdit olarak görülmekte, inançlarına ve kutsal kitaplarına olan sadakatleri onları dışarıdan bakıldığında tehlikeli bireyler olarak göstermektedir. Bir İsrail devleti kurulması fikrini kabul etmeyen Harediler İsrail – Filistin çatışmalarında da Filistinlilere destek olmuşlardır. Siyonist hareket Haredilere göre Tanrı’ya müdahaledir.
Sonuç
Ultra-Ortodoks Yahudiler ya da diğer anıldıkları isimle Harediler Yahudilik inancının Tevrat’a bağlı yaşanması gerektiğini ve bunun yaşamın her alanında belirgin bir şekilde izlerinin görüleceği düzeyde katı sınırlar ile uygulanması gerektiğini savunmaktadırlar. Siyonizm fikrine karşı olmakla birlikte yine aynı fikirde olan Ortodoks Yahudiliğin bir diğer kolu olan Hasidiler ile dini hayatın ve sosyal hayatın yaşanış biçimiyle ilgili aralarında bitmeyen bir tartışma sürmektedir. Haredilerin Tevrat’ın kutsallığının önüne geçecek düzeyde kutsadığı ya da inançları gereği evrimleşen gelenekleri Yahudi inancı içinde bölünmelere sebep olmuştur. Hasidiler bu açıdan inanmanın başka boyutlarda tartışılabileceğini öne sürmekte, mistik ve ruhani değerleri ön plana çıkardıkları bir inanç benimsemişlerdir. Harediler’in Tevrat’ın değişmezliği, yorumlanamaz oluşu konusundaki düşünceleri onların bir süre sonra geleneğe hizmet eden birer Yahudi’ye dönüşmesine sebep olmuştur. Kutsadıkları şey Tevrat’ta okudukları ya da ibadetleri olmaktan çıkıp yönteme karşı belirledikleri kurallara olan itaate dönüşmüştür. Siyonizm fikrine karşıtlıkları konusunda her iki Ortodoks Yahudi grup da aynı taraftadır. Onlara göre maksat vaad edilmiş topraklarda bir devlet oluşturmak değil, Tanrı’nın onlara Mesih’i göndereceği zamana kadar kendilerini hazırlamalarıdır. Ve bu sürece müdahale etmek inançlarına göre Tanrı’yı kızdırmaktan başka bir şey değildir ve Mesih’in gelişini geciktirmektir.
Dipnotlar
1Salime Leyla Gürkan, Ana Hatlarıyla Yahudilik, İsam Yayınları, İstanbul, 2014, s. 71
2Metli, s. 21
3Seda Özalkan, “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı”, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araşatırmaları Enstitüsü, s. 52
4Israel Shahak, Yahudi Tarihi Yahudi Dini, Anka Yayınları, 2004, s. 78,
5Shahak, s.79-80
6Shahak, s.93
7Metli, s. 3
8Metli, s. 4
9Metli, s. 8
10Ebru Metli, “Hasidizm’in Yahudi ve Öteki Anlayışı”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.23
11Ebru Metli, “Hasidizm’in Yahudi ve Öteki Anlayışı”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s. 25
12Metli, s. 26
13 Metli,s. 27
14Demirci, s. 17
15Ebru Metli, “Hasidizm’in Yahudi ve Öteki Anlayışı”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s. 24
16Metli, s. 27
17Metli, s. 26
18Baki Adam, “Yahudilerde Din ve Gelenek Üzerine”, İslami Araştımalar Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, 1992, s. 46
19Adam, s. 46
20Seda Özalkan, “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı”, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, s. 60
21Özalkan, s. 60
22Selin Çağlayan, İsrail Sözlüğü, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017, s.106
23Çağlayan, s.107
24Nancy J. Davis, Robert V.Robinson, Dinsel Hareketler ve Sosyal Refah, İstanbul, İletişim Yayınları, 2015, s. 136
Kaynakçalar
Adam, Baki, “Yahudilerde Din ve Gelenek Üzerine”, (İslami Araştımalar Dergisi, 1992)
Çağlayan, Selin, İsrail Sözlüğü, ( İstanbul: İletişim Yayınları, 2017)
Davis , Nancy J., Robinson, Robert V., Dinsel Hareketler ve Sosyal Refah, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2015)
Demirci, Kürşat, “Yahudi Mistisizminin Temel Özellikleri”, (İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2012)
Gürkan, Salime Leyla, Yahudilik, (İstanbul: İsam Yayınları, 2012).
Metli, Ebru, “Hasidizm’in Yahudi ve Öteki Anlayışı”, (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006)
Özalkan, Seda, “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı”, (İstanbul: Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, 2017)
Shahak, Israel, Yahudi Tarihi Yahudi Dini, (İstanbul: Anka Yayınları, 2004)
Comments